Neveser KÖKDEŞ
1904 yılında bazı kaynaklara göre Üsküdar' da, bazılarına göre de babasının sürgünde olduğu bugün Yunanistan sınırları içinde olan Drama' da dünyaya gelmiştir. Babası Başmabeyinci Hurşit Bey' dir. Bir baba ve üç anneden 8 kardeşler. Kardeşlerinden biri de ünlü operet bestecisi Muhlis Sabahattin Ezgi'dir.
Neveser Hanım, Notre Dame de Sion' da okumuştur ve zamanına göre çok iyi bir eğitim almıştır. Varlıklı bir ailenin kızı ve döneminin şık hanımlarından biri olan Neveser Hanım, 16 yaşında topçu subayı Mehmet Ali Üsküdarlı ile evlenmiştir. Ancak, bu evlilik çok kısa sürmüş, henüz ikinci yılında eşinin Çanakkale Savaşı' nda şehit düşmesi neticesinde bir yaşındaki oğlu Adnan ile başbaşa hayatını devam ettirmiştir. Eşinin şehit olması ile ekonomik sıkıntılara girmiş, bu sıkıntı yüzünden içine kapanmış ve sinir hastası olmuş, 35 yaşlarında geçirdiği yüz felci nedeniyle yüzünün sağ tarafını kullanamaz olması da onu büsbütün üzmüştür. Hayatının son yıllarını Moda' da Ahmet Sapmaz' ın himayelerinde yalnız başına geçirmiş, 1962 yılının 7 temmuz günü Kadıköy' deki evinde geçirdiği kalp krizi sonucu vefat etmiştir. Cenazesi ertesi gün İstanbul Üsküdar'daki Karacaahmet Mezarlığı' ındaki aile mezarlığında toprağa verilmiştir. Acı çeken ama hiçbir şeyden de taviz vermeyen bir İstanbul Hanımefendi' sidir.
Sanat Hayatı
Neveser Kökdeş, müzik zevkini, çeşitli klasik ve halk sazlarını çalabilen, amatör bir müzisyen olan babasından almıştır. Notre Dame de Sion' da piyano çalmasını da öğrenmiş, okuldaki bir yarışmada birincilik kazanmış. Besteciliğe henüz 12 yaşında polkalar besteleyerek adım atmıştır. İstanbul Radyosu' nda bir süre tanbur sanatçısı olarak da çalışmış, ama radyoda aradığı ortamı bir türlü bulamamış Ağabeyi Sabahattin Bey' in operet temsillerinde piyano çalmış ve ona ait bazı operet şarkılarını taş plaklara okumuştur. Piyano, tanbur ve gitar çalması, güftekarlığı yanında, hem kendine özgü bir tarz yaratmış olması ve hem de çok sayıda eser vermiş olması nedeniyle Neveser Kökdeş' in ne kadar önemli bir üstat olduğunun kanıtıdır.
Neveser Kökdeş, zamanının en popüler dergisi olan Radyo Alemi' nde (26 Mart 1953) yayınlanan bir röportajında şunları söylemektedir:
''Fes-mes devri geçti, niçin musikimizde inkilabı hazmetmiyoruz. Dede' ler ve Rahmi Bey' lerin bile zaman zaman Türk musikisinde inkilap yapmak üzere harekete geçtikleri görülmüş, fakat fes' in altındaki zihniyet karşısında daha fazla cesaret edememişlerdir. Yani herkes bilir ki Dede'nin valsleri vardır. Benim 'aman' larım basit eski tarz 'aman'lar değildir. Fakat geçenlerde radyoda dinledim bir hanım sanatkarımız bir köçekçemdeki 'aman'ı gazel 'aman' ına çevirdi. Bir 'aman' çekti ki, ben de aman dedim. Eserlerimi güzel okuyan sanatkar Sabite Hanım' dır. Mualla Mukadder de fena değil, fakat Sabite Tur'un sesi, alafranga nağmelere daha çok gidiyor. Bu işten kırk para kazanmıyorum. Üstelik eserlerimi orkestrasyon yaptırmak için cebimden para verdiğim bile oluyor. Bestekarlık bana sıhhatimi, saadetimi, her şeyimi kaybettirdi. Bütün bu zahmetin ve ızdırapların mükafatı nedir biliyor musunuz? Bestelerimi tahfir etmek suretiyle harcamak. Halimi görüyorsunuz. Halbuki Türk müziğini hudutlarımızın dışına çıkarmış bir sanatkarım. Eserlerim halen Londra ve Paris operalarında çalınıyor.
Neveser Kökdeş' in bazı kaynaklara göre 500' den, bazılarına göre ise 1000' den fazla eser bestelediği ileri sürülmekle beraber, elimizde bunların 100 kadarının notası vardır. Eserleri, tango, vals, operet ve şarkı formlarındadır. Şarkılarının çoğu semai (vals) usulündedir ve çoğu eserinin güftesini de kendisi yazmıştır. Bestelerini uzun süre saklamış ve ancak ağabeyi Muhlis Sabahattin' in ölümünden sonra ortaya çıkarmıştır. İlk eseri radyoda onun öldüğü gün yayınlanmıştır. Ölümünden sonra da eserlerinin yakılmasını vasiyet etmiş ve bu nedenle de pek çok bestesi yakılmış ve böylece de kaybolup gitmiştir.